Adem Güneş, Güvenli Bağlanma kitabında anne ile bebeğin ilişkisini öyle büyülü bir şekilde anlatmış ki neşeli bir masal okuyormuş gibi hissettim bazen kendimi. İşte değerli bilgilerinden bir bölüm daha:
Anne ile yatan çocuklar güven duygusuna sahip olurlar. S.37
Anne ile bebeğin yatmasında kast edilen … çocuğun annesi ile uykuya dalmasıdır. Uykuya dalmış bir çocuğun yanından anlık ayrılmalar sorun olmaz. S.45
… çocuk uykuya çok yabancıdır ve henüz rüyasında gördükleriyle gerçekleri ayırt edebilecek zihin düzeyinde değildir. S.37
Birlikte yatmak… anne ile bebek arasındaki tensel temas çocuğa emniyet hissi verir, annenin de bebeğine bağlanmasına sebep olur. S.38
Yeni doğan bebekler her ne kadar fiziki olarak anneden ayrılsa da, “ruhen” hala ayrılmamıştır. Bunu hesaba katmadan bebeği anneden aniden ayırmak onu paniğe sokar, korkutur. Bebek kendini birden boşluğa düşmüş gibi hisseder. Uykusunda korkup ağlayarak çok fazla uyanır. S.38
Anneleri ile birlikte uyuyan bebekler üzerinde yapılan çalışmalara göre bu çocuklar daha mutludur, daha az endişelidir, daha yüksek güven duygusu taşırlar. Yalnız uyuyan çocuklara göre, bu çocukların uyku sorunları daha az, davranış sorunları daha yüzeyseldir. S.39-40
Bağlanma döneminde kendinin devamı olarak gördüğü annesinden kopmaması çocuğun benliğinin yapılanması için oldukça önemlidir. Erken yaşta anne yatağından ayrılmış çocuklarda kaygı, korku ve ilerleyen yaşlarda anne yatağına tekrar geri gelme çabası ile güvensiz benlik yapısı görülür. Çocuğun erkenden anneden ayrılması kendi bütünlüğünü kaybetmesi anlamına gelir. S.37
Yine bilimsel çalışmalar sonucu anne ile birlikte uyuyan bebeklerin daha “huzurlu” ve uyumlu olduğu gözlemlendi. S.42
Bebeklerin fıtri emme süreci olan iki yıl boyunca anne yatağında yatması çocuklarda bağımlılık değil güven duygusunu oluşturur.
Emme dönemi biten çocuklar anne yanından kademeli bir şekilde ayrılmalıdır.
Buna göre önce aynı odada anneden biraz uzağa, daha sonra çocuğu ayrı bir odaya almak çocukların “güvenli bağlanma” sürecini “güvenli ayrılma” ile tamamlar. S.43
Emme refleksi de bebeğin anneye bağlanmasında başrol oynar.
Emme esnasında … annenin her şeyden kendisini alıkoyup bebeğini seyrettiği bu dakikalar onu hem hüzünlendirir, hem de keyiflendirir. Bu, annenin bebeğe “bağlandığı” en kıymetli dakikalardır.
Bebek emerken annesinin kendisini tamamen ona bırakmasını ister. Hep üzerinde annesinin gözlerini arar, tebessümünü izler. S. 47
Anne kendi sütünü veremese de çocuğu ile tensel temas asla ihmal edilmemelidir. S. 48
… bebekler acıktığı için değil, korktukları için ağlar. Çünkü yenidoğan açlık nedir bilmez, vücudun tamamını bölgesel olarak kontrol edemez. … Dolayısıyla acıkan bebekler de midesindeki o kazınma hissinin verdiği korku- telaş sebebiyle çığlıklara boğulur. Ve karnını doyurduğu için değil, korkusunu alıp vücudundaki ağrıyı geçirdiği için annesine bağlanır, her zaman onu yanında görmek ister. S. 49
Çocuğun sıradan gibi görünen ihtiyaçlarının anne tarafından “vaktinde ve yeterince” giderilmesi anne çocuk bağlanmasını kuvvetlendirir. Örneğin bebeğin keyifle banyo yaptırılması, altının severek değiştirilmesi, ona ninniler söylenmesi, sevgi cümleleri- mimikleriyle hitap edilmesi gibi… s.54
Bebeğin acıyı hissettiği anda (diş çıkarma, ateşlenme, düşme gibi) annesini yanında görmesi de anne ile çocuk arasındaki bağı arttırır. Ancak… iğne yapılması, aşı, pansuman, kırılmalar, dikiş atılma gibi müdahaleler sırasında anne ile doktor işbirliği yapmamalı, çocuğun ellerini kollarını tutmamalı, onu çaresiz hale getirip acıya teslim etmemelidir. Hekim ile işbirliğini hemşire, o da yoksa baba gerçekleştirmelidir. Annenin bu durumda görevi çocuğu teselli etmek, onun yanında varlığını hissettirmek, operasyondan sonra ise kendi sıcaklığı ile kucaklamaktır. S.54-55
Bağlanma süreci bazı çocuklarda on sekiz ayda, bazılarında da iki buçuk yılda tamamlanır. Bu sürenin uzaması veya kısalması bebeğin annenin duygularına erişebilme kolaylığına bağlı olarak değişir. Kendini kaygısızca bebeğine bırakabilen, emzirme sürecini keyifle geçirmiş, aynı yatakta ten tene olmanın avantajını yaşamış, ihtiyaçları koşulsuz karşılanmış bebeklerin ayrılma süreci daha erken başlar. …. Güven duygusu oluşmuş çocuklar bu dönemde kaygılanmaz, ayrılmamak için direnç göstermez. İki yaşından sonra anneden kopamamama ruhsal doyuma erişememenin önemli bir işaretidir. Duygusal yoksunluk yaşayan çocuklar kaygılıdır, kaygılı çocuklar ise annelerinden ayrılamaz. S. 60-61
Yaklaşık iki yaş döneminden sonra ebeveynler çocuklarının bazı alışkanlıkları edinmesinde rol oynamak zorundadır. Bunlar sütten kesme, tuvalet alışkanlığı kazanma ve yataktan ayırmadır. S. 61
Ve bu süreçlerin adım adım nasıl gerçekleştirileceği de kitapta güzel güzel anlatılmış.
Kaynak: Adem Güneş, Güvenli Bağlanma Timaş Yayınları Mart, 2014