Bir önceki yazıda Doğan Cüceloğlu’nun Korku Kültürü kitabındaki bilgi, farkındalık, bilinçle ilgili paylaşımlarından söz ettik. Bu kez karar verebilmek için ihtiyacımız olan ‘gerçek’ bilgisine hangi yöntemlerle ulaşılır, bundan bahsedeceğiz.
“…. varsayılan bu evren kapsamlı bir gerçektir ve bu inancın altında evlilik, çocuk yetiştirme, yaşam biçimi, bireysel ve toplumsal yaşamın her yönü anlam bulur. Böylece bu inanç sistemi içinde oluşmuş kültürler ve uygarlıklar gelişir; müzikle, mimari tarzlarıyla, aile yapılarıyla, devlet yönetimi ve kanunlarıyla bir yaşam düzeni oluşur. Her karmaşık sosyal düzenin altında paylaşılan bir anlam verme düzeni bulunur.” s. 174
Demek ki, “gerçek”e hangi yolla ulaştığımız ve bunu nasıl anlamlandırdığımız çok önemli. Bu bizim seçimlerimizi, hayat yolumuzu belirliyor.
Peki bu “gerçek”i nasıl anlarız? Kitapta “gerçek”i anlamak için üç temel yaklaşım olduğundan bahsediliyor: Dogmatik yaklaşım, felsefik yaklaşım ve bilimsel yaklaşım.
“Birincisi dogmatik yaklaşım: Birileri evrenin gerçeğini bildiğini söylüyor ve bazen açık açık, bazen üstü örtülü biçimde bu gerçeğin ne olduğunu anlatıyor… ve diğerlerinin inanmasını bekliyor. Bazı insanlar inanıyor, bazıları inandırılıyor ve sonuçta evrenin ne olduğuyla ilgili bir inanç sistemi oluşuyor ve bu inancı paylaşanlar evrenin ne olduğu konusunda aynı “gerçek”i paylaşıyorlar…… Dogmatik yaklaşım evrenle ilgili inancın irdelenmesine izin vermez.
İkincisi felsefi yaklaşım: … irdeleme, inceleme ve araştırma üzerine kurulmuştur. ….bir sistem geliştirir, kendi düşüncesinin temel boyutlarını oluşturur,… Geliştirdiği kendi düşünce sistemi içinde kendinden öncekilerin görüşlerini değerlendirir ve onların artı ve eksilerini gösterirken kendi getirdiği katkılarını da belirtme ortamı yaratır. Yeni düşünceleri sürekli izler; çünkü izlemek ve gelişmek zorundadır. Geliştikçe ya kendi görüşünü savunur, ya da yeni düzeltmeler yapar. Böylece sürekli düşünme, ifade etme, gözden geçirme ve yeniden düşünme süreci başlamış olur.
Üçüncüsü bilimsel yaklaşım: Felsefe kavramlarını, felsefenin evrenle ilgili temel varsayımlarını “test eden” yaklaşım, bilimseldir. Bilimsel yaklaşım, gerçekle ilgili varsayımları gözlemlerle, deneylerle, toplanan verilerin istatistik analizleriyle “test eder”. … Hipotezler geliştirir ve bu hipotezlerin doğruluğunu test eder. ” s. 173-178
Bu yaklaşımlar birbiri içine geçen bir hale de gelebilir. Örneğin “felsefi yaklaşımlardan bazıları inançlar haline dönüşünce o zaman dogmatik bir özellik kazanır ve o andan itibaren o düşüncenin irdelenmesine, incelenmesine, kurcalanmasına izin verilmez. …. ideolojiler dogmatikleşmiş felsefi yaklaşımların örnekleridir….” Bunun gibi, bilimsel kuramların ve yaklaşımların da dogmalaşması ve kendi düşüncesinden başkasını yaşatmaması söz konusu olabilir. Örneğin “Einstein’ın gençlik yıllarında karşılaştığı direnç, Newton fiziğine dogmatik bağlanmış bir anlayıştan kaynaklanıyordu.” s. 176, 178.
Yani, düşünmeye, sorgulamaya, incelemeye engel olunmaya başlamışsa, o sistem artık dogmatikleşmeye başlamış diyebiliriz.
‘Gerçek’i anlayabilmek için kullanılan bu üç yaklaşım, zeytin yetiştirmek isteyen bir çiftçi örneğiyle açıklanıyor.
” Dogmatik yaklaşım içindeki bu çiftçi, “Ağaç dikilirken kısır insan eli değmemeli, aksi halde zeytin vermez,” inancına sahip olsun. Bu inancın nesiller boyu birinden diğerine aktarıldığını ve bu inancı paylaşmayanlara da iyi gözle bakılmadığını varsayalım. Bu kişiyi bu inancın boş olduğuna inandırman olanaksızdır. “Atalarımız durup dururken böyle bir şey söylemez, söylediklerine göre doğrudur,” der. ….
…felsefi yaklaşım içinde olan bir çiftçi, zeytin ağacı dikenin özellikleri ile ağacın verdiği zeytin miktarı arasında söylenmiş sözlerin hemen hepsini bilir. Yeniliklere ve yeni düşüncelere de açık olur….
…bilimsel yaklaşım içinde olan bir çiftçi … zeytin ağacının yetişmesi ve zeytin vermesiyle ilgili parametreleri hesaba katar. Toprağın türü, ağaç dikilen yerin denizden yüksekliği, iklimi, ağaçların ne zaman dikildiği, aralarındaki mesafe, ne kadar sıklıkla ve ne kadar miktarlarda sulandığı, vb. Sonra bir ziraat mühendisiyle bütün bu parametrelerin geçerliğini araştırır. Bu çiftçi zaman içinde zeytin yetiştirmeyle ilgili verisel tabanlı bir bilgi birikimi oluşturur.” s.179-180
Peki bu üç yaklaşıma sahip anne babalar nasıl davranırlar? İşte cevap:
“Dogmatik yaklaşım içinde olan anababa, “Kızını dövmeyen dizini döver” inancına sahip olsun. Bu inanç nesiller boyu sürüp gidebilir. İnananlar, bu inanca inanmayan ve uymayan diğer anababalara iyi gözle bakmazlar.
Felsefi yaklaşım içinde olan anababa, dayağın yararı ve zararı üzerine değişik görüşleri toplar,… öğrenir ve sonunda kendi yargısına varır.
Bilimsel yaklaşım içinde olan anababa, dayak atılan kızların kişilik yapısı, yaşam başarısı, mutluluğu ile dayaksız yetişen kızların kişilik yapısı, yaşam başarısı ve mutluluğunu karşılaştırır. Kız çocuğu yetiştirmede göz önüne alınması gereken temel parametrelerin ne olması gerektiğiyle ilgili sorar soruşturur, araştırma yapar. Örneğin, çocukla kurulan iletişimin türü, miktarı, zamanı ve yerinin etkisiyle ilgili araştırmaları gözden geçirmek ister. Bütün bu araştırmaların sonunda bazı konularda bir uzmanla konuşmak isteyebilir. ” s. 180-181
Kaynak: Doğan Cüceloğlu, Korku Kültürü Remzi Kitabevi Mart, 2008
“‘Gerçek’i Nasıl Buluruz?” için bir yorum